Sayfalar

29 Aralık 2013 Pazar

Renklerin Hayatımızdaki Yeri




Renkler çoğu kez kararlarımızı etkileyen etmenlerdir. Bununla birlikte kişinin sevdiği ve sevmediği renklere göre kişilik tahlili yapmak da mümkündür. Simdi size kısa bir test

Elbise seçerken, araba alırken, evimizi döşerken fark etmeden seçimimizi neler etkiler? Neden boş boş denizi seyrederken huzur duyar, çiçeklerle bezenmiş bir bahçede ise heyecanlanırız? Neden bazı restoranlarda acele acele yemek yer de hemen kalkarız? Neden sarışın insanlar bizde “dikkat çekici ama havai” izlenimi uyandırır? Hepsinin cevabı aynı: Renkler.

Renklerin, yaydıkları titreşimler yoluyla değişik hormonlar üzerinde farklı uyarıcı etkilerinin olduğu ve böylece ruh halimizi ve bedensel fonksiyonlarımızı etkiledikleri artık kanıtlanmış bir gerçektir. Hatta renklerin etkilerinden hareketle “kromoterapi” denilen bir tedavi yöntemi bile geliştirilmiştir.

KAHVERENGİ ABD de Kansas Üniversitesindeki sanat müzesinde renklerin ziyaretçiler üzerindeki etkileri bir deneyle incelenmiştir. Duvar rengi beyaz olduğunda ziyaretçilerin yavaş hareket ettikleri, daha fazla müzede kaldıkları görülmüş; duvarların rengi kahverengiye döndürüldüğünde ise insanlar daha hızlı hareket ederek müzeden daha çabuk çıkmışlar.

Bu tespit edildikten beri dünyadaki tüm fast-food restoranlarının sandalye ve masaları kahverengiye, duvarları da yakın renklere boyanmıştır. Yiyen hemen kalksın, yeni müşteriye yer açılsın diye. Eğer siz misafir sevmiyorsanız salon takımınızı kahverengi seçebilirsiniz. Konuklarınız, sebebini anlayamadıkları halde erken gitmeye can atacaklardır. Ama misafirlerinizin uzun süre oturmasını, sohbeti sonuna dek götürmesini isterseniz kahverengini salonunuzda, sohbet odanızda pek kullanmayın.

Kahverengi aynı zamanda toprak rengidir ve “mahviyet ve tevazu”yu çağrıştırır. Bu renk giyinirseniz diğer insanlar arasında kaybolur gidersiniz. Amacınız buysa o başka (nitekim çekingen hastalarımın sıklıkla bu renk giyindiklerini görmüşümdür) ama dikkat çekmek istiyorsanız iş toplantılarında sakın kahverengi giymeyin.

Kahverengi aynı zamanda teklifsiz, resmiyetten uzak bir renktir ve bu yönüyle karşınızdakilerin size rahat açılmalarını da sağlayabilir.

KIRMIZI iştah açar. O yüzden dünyadaki büyük gıda firmalarının (Kola ve Fast-Food firmaları gibi) logolarında çok sık kullanılır. Aynı zamanda (adrenalin salgısına yol açtığı için) heyecanlandırıcı bir renk olan kırmızı, kan akışını hızlandırır ve tansiyonu da yükseltir.

YEŞİL ise güven veren bir renktir. Bankalar logolarında bu rengi çok kullanır. Yatak odası için de rahatlatıcı bir seçim olabilir. Ayrıca yeşil rengin üretkenliği arttırdığı gözlenmiştir. Batıda büyük otellerin mutfakları yeşile boyanmaktadır, aşçıların verimi artsın diye. Batıdaki özel hastanelerde de yeşil çok kullanılır, çünkü rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Mide ağrısını da azalttığı tespit edilmiştir.

SİYAH gücü ve tutkuyu temsil eder. Hırsın da ifadesidir. Fonda kullanılırsa karamsarlık verir. Konsantrasyonu en çok arttıran renktir. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı almayan bir odada otururmuş.

MAVİ sakinlik simgesidir. Tansiyonu düşürür. Hastane personeli, polisler, gardiyanlar genellikle neden mavi giyerler sanıyorsunuz? Araplar mavi renkli taşların kan akışını yavaşlattığına inanırlar ve o yüzden nazar boncukları mavi renklidir. Sakinleştirici olduğu için Batıda intiharları azaltmak için köprü korkulukları maviye boyanır. A.B.D.de bir okulun duvarlarının portakal renginden maviye çevrilmesi sonrası çocukların haylazlıklarının azaldığı da tespit edilmiştir.

LACİVERT kozmik bir renktir ve sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıştırır. Büyük firmalar logolarında bu rengi kullanarak prestijlerini sağlamlaştırmak isterler genellikle.

MOR ise nevrotik, karmaşık bir ruh haline yol açar, bilinç altı korkuları uyandırır. Özellikle hastanelerde hiç kullanılmaması önerilir. Ama maksadınız başkalarını korkutmak, sizden çekinmelerini sağlamaksa kullanabilirsiniz.

PEMBE malum, rahatlatıcı, “her şeyi tozpembe gösteren” bir renktir ve insanların pembe elbiseli kişilere daha kolay ödeme yaptıkları fark edilmiştir. Bu yüzden İngiltere’de çoğu mağazada tezgahtar ve kasiyerler pembe gömlek giyinirler.

SARI mutluluğun, dikkat çekiciliğin ve geçiciliğin simgesidir. O yüzden tüm dünyada taksiler sarıdır ve araba kiralama firmaları da bu rengi çok kullanırlar. Fark edin, kiralayın ama geri getirin diye. Bankalar ise sarı rengi hiç kullanmazlar. “Paralar bizde uzun süre kalsın” dedikleri için. İşyerinize bir gelen bir daha gelmiyorsa koltukların veya duvarların sarı renginden olabilir bu, dikkat edin.

BEYAZ ise istikrar ve saflığı temsil eder. Doktor ve hemşire kıyafetlerinde biraz da bundan tercih edilir. Bazı politikacılar da bu rengi dürüst ve şaibesiz oldukları imajı oluşturmak için kasıtlı olarak kullanırlar.

Bunların yanı sıra, kişinin sevdiği ve sevmediği renklere göre kişilik tahlili yapmak da mümkündür. Simdi size kısa bir test anlatacağım. Ama önce su sekiz renk arasında en sevdiğinizden en sevmediğinize doğru bir sıralama yapın ve 1 den 8’e numaralayın lütfen:

Mavi, Sarı, Kırmızı, Yeşil, Gri, Siyah, Mor ve Kahverengi. (Örnek)

MAVİ sükunet ve sadakat rengidir. Maviyi ilk sırada seçenler hassas ve huzur arayan insanlardır. Hayatları kontrollü, hedefleri bellidir. Problemsiz, üzüntüsüz bir hayat isterler ve bunun için bir çok şeyi feda edebilirler. Tutarlı ve sürtüşmesiz bir beraberlik arzu ederler. Mavi son sıralarda ise tatminsiz olduğunuz ve sizi kısıtlayan şeyleri yıkmak istediğiniz anlamına gelir. Tekdüzelikten nefret ediyorsunuz demektir ama bu yüzden aile ve iş hayatında sürekliliği sağlayamayabilirsiniz.

SARI Sarıyı 2., 3. veya 4. sırada seçenler iyimser kişilerdir ve geçmişe değil daima ileriye, geleceğe ve umutla bakarlar. Hayatı kolay görür, problemleri pek kafaya takmaz, kolay endişelenmezler. Ama bu tembel oldukları anlamına da gelmez. Sürekli olmasa da sıkı çalışma dönemleri vardır. Hele sarıyı ilk sırada tercih ettiyseniz bu sizin çok hırslı ve sürekli zevk ve mutluluk arayan birisi olduğunuzu gösterir. Sarı renk hayli geri tercihlerde kaldıysa ümit ve hayallerinizi kaybetmiş, kendinizi reddedilmiş, bahtsız hissediyorsunuz ve içe dönmüşsünüz anlamına gelir.

KIRMIZI arzu ve enerji demektir. İlk sırada kırmızıyı tercih edenler dürtüsel davranan, kazanmak isteyen, enerjik kişilerdir. İyi bir lider olurlar. Beklentileri yüksektir ve hayatı dolu dolu yaşamak isterler. Kırmızı 7. veya 8. sırada kalmış ise yaşama sevinci ve macera arzusu çok az demektir.

YEŞİL sebatkarlık, tutuculuk ve değişime direnç anlamındadır. İlk sırada tercih edilmişse, siz inatçı, sahiplenici ve hayli bencilsiniz demektir. Başarma hırsınız fazladır, kıymetli şeylere sahip olmak, hatta onları biriktirmek meyliniz olabilir. Tanınmak ve başkalarını etkilemek istersiniz ama başarısızlık ve kayıp ihtimalleri sizi çok üzer. Yeşil son sıralarda kaldıysa benliğiniz incinmiş, gururunuz kırılmış demektir. Buna bağlı olarak da tenkitçi, alaycı ve dik başlı olabilirsiniz.

GRİ nötr bir renktir ve zıtlıklar arasında orta noktayı bulma isteğini temsil eder. Gri ilk tercihiniz ise, hiç bir yere angaje olmadan bağımsız kalmak istiyorsunuz demektir. Fikir ve duygularınız her an değişebilir. Bir gurupta “erimekten” nefret edersiniz. Yapan değil izleyen olmayı tercih edersiniz. Griyi son sıraya bırakanlar ise tersine paylaşmayı seven, bir guruba katılmak isteyen, arzulu, hevesli insanlardır. Bu kişiler hedeflerine ulaşmak için her yolu denerler.

SİYAH “hayır” demektir. Bu rengi ilk sırada seçen kişi (ki bu nadir görülür) kaderine isyan ediyor demektir. Siyah ikinci seçim ise, idealiniz, tutkunuz uğruna her şeyden vazgeçebilirsiniz. Eğer ilk tercih sarı, ikinci tercih siyah ise, kişi hayatında köklü değişiklikler yapmak üzeredir. Normalde siyah son sıralarda seçilir ve bu, kişinin kaderiyle barışık olduğuna işarettir.

MOR ise iç çatışmaları simgeler. Özellikle de dürtülerinizle sükunet arayışı veya hükmedicilikle boyun eğme hisleri arasında çatışma yaşadığınızı gösterebilir. Moru ilk sıralarda tercih edenler mistik ve büyüsel arayışlar içindedirler. Zihinsel olarak tam olgunlaşmamışlardır. Hayal dünyasında yaşarlar. Mor genellikle son sıralarda tercih edilir ve olgunlaşmış bir yapıya, gerçeklerle yüzleşebilen bir kişiliğe işaret eder.

KAHVERENGİ fiziksel iyilik rengidir ve sizin kendi sağlığınıza gösterdiğiniz ilgiyi simgeler. Eğer kahverengiyi orta sıralara (4., 5.) koymuşsanız sağlığınız ve bedeninizle sadece gereği kadar ilgileniyorsunuz demektir. Bu da iyiye alamettir. Hastalık evhamı olanlar, kendini fazla dinleyenler ise kahverengiyi ilk sıralarda tercih ederler. İlk tercihiniz bu renkse hayli huzursuz ve endişelisiniz demektir. Kahverengiyi ilk üç sırada tercih edenler aynı zamanda güvenli bir çevre arayışında olurlar. Mesela mülteciler genellikle bu rengi ilk sırada tercih ederler.

Kahverengi son sırada olduğu takdirde ise, tersine, sağlığınızla gereği kadar bile ilgilenmiyorsunuz anlamına gelir. Sandığınız kadar sağlıklı olmayabilirsiniz. Çabuk bir check-up yaptırın.
 




Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları:
http://kendimegel.tr.gg/Renkler-ve-Etkileri.htm
http://www.renklerinanlamlari.com/renklerin-anlamlari.html
http://www.acibademmedya.com/blog/renklerin-anlamlari-ve-insan-uzerindeki-etkileri/
http://vrlosilepa.wordpress.com/renkler-ve-anlamlari-2/

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Matematik Hikayeleri


Sayma Sayıları
Waclaw Sierpinskinin bir seferinde herhangi bir nedenle yeni bir eve taşınması gerekmişti. Karısı matematikçinin hafızasına fazla güvenmediği için, bütün eşyaları ile birlikte sokağa çıktıklarında şöyle demiş:
- Şimdi ben taksi çağırmaya gideceğim, bu arada sen de bu on sandığın başında bekle.
Karısı gitmiş ve matematikçiyi hafifçe dalmış, kendi kendine mırıldanır halde bırakmış. Birkaç dakika sonra karısı taksiyle birlikte döndüğünde, Bay Sierpinski (belki de gözünde küçük bir pırıldamayla) demiş ki:
- On sandığımız olduğunu söylemiştin ama ben sadece dokuz tane saydım.
- Hayır, ON tane var!
- Hayır, say bak: 0, 1, 2, …


Hayatımızda 1 ve 0'ın Önemi 
1982 yılı Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi 2.sınıf öğrencileri yüksek matematik dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken, sert görünümlü hoca kapıda beliriyor, içeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir bir rakamı yazıyor. Ve şöyle ekliyor. Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey. Daha sonra bir in yanına bir de sıfır ekliyor ve şöyle diyor: Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik 1′i 10 yapar. Bir 0 daha ekliyor Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz. Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek… disiplin… sevgi… Eklenen her yeni (0)'ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor öğretmen Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1) i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca yorumunu patlatıyor: Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir. 

HARDY ve RAMANUJAN
Ramanujan Putney’deki bir hastanede ölüm döşeğinde yatarken Hardy onu ziyarete giderdi. O gün de her zamanki ulaşım aracı olan taksi ile gitmişti. Ramanujan’ın yattığı odaya girdi. Hardy, konuşma başlatmaktaki her zamanki beceriksizliği ile muhtemelen daha selamlaşmadan ve mutlaka ilk söz olarak:
- Geldiğim taksinin numarası 1729′du. Bana çok alelade bir sayı gibi geldi.
dedi. Ramanujan’ın buna yanıtı şuydu:
- Hayır Hardy!.. Hayır Hardy!.. Çok ilginç bir sayı. İki küpün toplamı olarak iki ayrı şekilde ifade edilebilen en küçük sayı.


Satrancın Hikayesi
Satrancın ilk kez MS. 570 yıllarında Hindistan'da oynandığını biliyoruz. Daha önce Çin'de de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyor. Rivayet olunur ki bunu bulan Brahman rahibi Şah'a bir ders vermek istemiş. ''Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın'' demek istemiş. Şah bu durumdan memnun görünmüş, ''Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen'' demiş. Rahip bu olay üzerine Şah'ın alması gereken dersi hala almadığını düşünerek ''Bir miktar buğday istiyorum'' demiş. ''Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede, bir önceki karede aldığımın iki misli buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum'' demiş. Şah, kendisi gibi yüce ve kudretli bir şahtan isteye isteye üç beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçak gönüllülüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş. ''Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin'' demiş. İnce hesap; Hesaplamaya ilk kareler kolay gitmiş.
1. Kareye bir buğday,
2. Kareye iki buğday,
3. Kareye dört buğday... 
Ancak 10. Kareye gelindiğinde 1023 buğday vermeleri gerekiyor. Bu yaklaşık bir avuç buğdaya karşılık gelir; hesabın hep böyle gideceğini, hep rahibe böyle üç beş buğday vereceklerini zannediyorlardı.
Zaten 15. Kare yalnızca 1.5 kilo buğday vereceklerdi.
25. Kareye gelince 1.5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar.
Oysa; 31. Kareye gelince, bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü vermeleri gereken buğday 31. Karede 92 tonmuş.
49. Kareye geldikleri zaman 24 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu ise Türkiye'nin bir yıllık buğday üretiminden fazla.
54. Kareye geldiklerinde ise 771 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu da dünyamızın bugünkü ölçülere göre bir buçuk yıllık buğday üretimi.  ''Madem başladık hesaplara devam edelim'' deyip bitirmişler. 
64. kare de tamamlandığında bugünkü ölçülerde dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış. Bu hikayenin sonu bilinmiyor. Rahip bir miktar buğdaya razı olup gitti mi, yoksa  Şah'tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin bugünden az olduğunu göz önüne alırsak bu borcumuzu hala ödemediğimiz anlamına gelir.
Bu upuzun ifadelerle anlattığımız sayının matematik dilindeki ifadesiyle anlatımı şöyledir;
1+2+22+23+24+...+264 = 265 - 1 = 18 446 744 073 709 551 615

Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları:

23 Ağustos 2012 Perşembe

“+” ve “-” işaretleri nereden geldi?





“+” işareti Latin “et = ve, ekle” kelimesinden geliyor. Bu iki işaret 15. yüzyılda ticari kutu veya sandıkların ağırlıklarının fazla veya az olduklarını göstermek için kullanılırdı. 40 sene içinde muhasebeciler ve matematikçiler onları kullanmaya başladı. 




“=” işaretini kim keşfetti? 

İlk eşit işareti 1557 yılında Londra kentinde Oxford'lu Robert Recard'ın The Whetstone of Witte adlı cebir kitabında eşit kavramı; "=" işareti ile simgelendiği hatta kendisine "Neden başka bir işaret değil de bunu seçtiniz?" sorusuna "Birbirine paralel iki çizgiden daha eşit bir şey düşünemezdim" yanıtını verdiği yazılıdır."  






Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları:

Sayıların Gizemi


1 x 8 + 1 = 9
12 x 8 + 2 = 98
123 x 8 + 3 = 987
1234 x 8 + 4 = 9876
12345 x 8 + 5 = 98765
123456 x 8 + 6 = 987654
1234567 x 8 + 7 = 9876543
12345678 x 8 + 8 = 98765432
123456789 x 8 + 9 = 987654321


1 x 9 + 2 = 11
12 x 9 + 3 = 111
123 x 9 + 4 = 1111
1234 x 9 + 5 = 11111
12345 x 9 + 6 = 111111
123456 x 9 + 7 = 1111111
1234567 x 9 + 8 = 11111111
12345678 x 9 + 9 = 111111111
123456789 x 9 +10 = 1111111111

0 x 9 +8 = 8

9 x 9 + 7 = 88
98 x 9 + 6 = 888
987 x 9 + 5 = 8888
9876 x 9 + 4 = 88888
98765 x 9 + 3 = 888888
987654 x 9 + 2 = 8888888
9876543 x 9 + 1 = 88888888
98765432 x 9 + 0 = 888888888

1 x 1 = 1
11 x 11 = 121
111 x 111 = 12321
1111 x 1111 = 1234321
11111 x 11111 = 123454321
111111 x 111111 = 12345654321
1111111 x 1111111 = 1234567654321
11111111 x 11111111=123456787654321
111111111x111111111=12345678987654321



3 x 37 = 111
6 x 37 = 222
9 x 37 = 333
12 x 37= 444
15 x 37 = 555
18 x 37 = 666
21 x 37 = 777
24 x 37 = 888
27 x 37 = 999



Matematik Becerisi


     Chicago Üniversitesi Psikoloji Bölümünden araştırmacılar, ebeveynlerin küçük çocuklarıyla sayılar hakkında sıkça konuşmalarının, çocukların matematik becerilerini geliştirdiğini söylüyor. Bu çalışmaya göre, ebeveynler küçük yaştaki çocuklarıyla daha sık sayıları kullanarak konuştuğunda, çocuklar sayılar arasındaki ilişkiyi daha çabuk kavrıyor ve ileri ki yaşlarda matematik başarıları artıyor. Bu çalışmada, araştırmacılar beş ayrı ev ziyareti gerçekleştiriyor. 44 ebeveynin çocuklarıyla etkileşimi videoya kaydediliyor. Dört aylık aralıklarla yinelenen ziyaretlerin her biri 90 dakika sürüyor.
     Çalışmaya katılan çocukların yaş aralığı 2,5 ile 14 arasında. Çalışma sürecinde bazı ebeveynlerin bir günde cümle içinde birkaç sayı kullandığı, bazılarındaysa bu sayının 257’ye vardığı gözleniyor.Araştırmacılar, ebeveynlerin bu davranışlarının çocukların sayıları kavraması üzerindeki etkisini ölçmek için çeşitli testler uyguluyor. Örneğin çocuklara üzerinde farklı sayıda kareler olan kâğıtlar gösteriliyor ve çocuklardan beş tane kare olan kâğıdı bulmaları isteniyor. Günlük yaşamda daha sık sayılarla konuşan ailelerin çocuklarının bu tür sorulara diğer çocuklara göre daha fazla doğru cevap verdiği gözleniyor.
     Araştırmacı psikologlardan Suzan Levine ebeveynlere tavsiyelerde bulunuyor. Levine, okul öncesi çocuklarla konuşurken “biraz bisküvi ister misin” demek yerine “iki bisküvi ister misin” diye sormanın daha etkili olacağını belirtiyor. Ya da çocuğun yemek sandalyesine dökülen krakerleri beraber sayabileceklerini, sonra da diyelim ki dört kraker varsa birini yediğinde “geriye kaç kraker kaldı” türü sorular yöneltilebileceğini söylüyor.

Kaynak:
Özcan,Şefika Eroğlu (2010). Matematik Becerisi. Bilim ve Teknik.

Hayvanların Matematik Becerileri

ARI

Arı böceği, uçabilen zarkanatlı, zehirli iğnesi olan, bir böcek türüdür. 
Arılarda 6 tane ayak bulunur, ayakları üzerinde polen sepetlerine polen taşıyabilirler. Arı böceğinin kafasında, 1 çift anten, gözler, duyargalar ve beslenme organları bulunmaktadır. 
Arı türleri, her mevsimde her iklimde yaşar. Arılar koloni içerisinde, çok düzenli şekilde yaşar. Arılar yuvasını ve kendisini tehlikede hissederse, toplu halde saldırıya geçer. Arı soktuktan kısa süre sonra ölür. Çünkü arının iğnesi, bağırsakları ile bağlantılı olduğundan iğnesini batırdığı yerden çıkaramaz, bağırsakları parçalanır ve ölür. 
Arılar bitkilerin öz suyunu emerek beslenir, ağaç ve çiçeklerin döllenmesine büyük fayda sağlar. 


ARI TÜRLERİ

Her arının koloni içerisinde farklı görevleri vardır. Arılar; işçi arı, ana arı, erkek arılar olarak üç bölüme ayrılır. 

ANA ARI
Her kovanda birtane ana arı bulunur. Kraliçe arı, beyarı, ece arı gibi değişik isimler de verilir. Ana arının temel görevi yumurta yaparak arı kolonisinin çoğalmasını, böylece neslinin devam etmesini sağlamaktır. 
Ana arı görünüş olarak kovandaki diğer arılardan daha uzun ve gösterişlidir. 
Ana arının kanatları erkeğinkinden kısa, vücudu daha narin olmakla birlikte; boyu daha uzundur. En açık fark, kanatlarının vücudunun yaklaşık yarısı uzunluğunda oluşudur. Vücudunun alt kısmı sarı, üstü ise diğer arılara nazaran daha koyu bir renktedir. 
Ana arı uzun ömrü süresince oğul verme ve döllenme uçuşu hariç, kovandan dışarı hiç çıkmaz. 
Ana arı arı kolonisi içinde döllenmiş yumurta yapabilme yeteneğine sahip tek yaratıktır. Herhangi bir nedenden dolayı ölmesi ya da bu yeteneğini kaybetmesi o koloninin yokolması anlamına gelir.
Ana arı bir günde oldukça yüksek sayıda yumurta bırakabilir. Bu sayı mevsiminde günde 3.000'i bulur. Bu kadar yumurta kendi ağırlığının yaklaşık iki buçuk katı kadardır.

İŞÇİ ARI 
İşçi arı cinsiyet olarak dişidir. Fakat yumurtlama gibi bir fonksiyonu yerine getirmez. Arı kolonisinin faal olduğu ilkbahar ve yaz günlerinde bir işçi arının ortalama ömrü 40-50 gündür. Daha çok kovan içinde geçen kış mevsiminde 4-5 aya çıkar. Kovan içi işleri sırasıyla şunlardır:
-Petek gözlerini temizlemek.
-Yeni petek gözleri inşa etmek.
-Kovan içi temizliğini yapmak.
-İçeride ölen arıları dışarı atmak.
-Larvaları beslemek.
-Yavruların üşümesini engellemek için kovan içi ısısını sabit tutmak.
-Dışarıdan gelen işçi arıların ballarını teslim alarak peteklere yerleştirmek.
-Balın kıvamına gelip olgunlaşması için gereken önlemleri almak.
-Bal doldurulmuş olan petek hücresinin üzerine kapatmak.
-Özellikle sıcak olan günlerde kovan içi ısısını ve nem dengesini sağlamak için kovan girişinde kanat çırparak hava sirkülasyonu sağlamak. 
-Kovanı dış tehlikelerden korumak için kovan girişinde bekçilik yapmak.
-Ana arıyı beslemek ve ona yardımcılık yapmak.
-Kovan içindeki çatlakları ve gerektiğinde kovan girişini propolis ile kapatmak 
ERKEK ARI
Vücut yapısı olarak işçi arıdan büyük, ana arıdan küçük görünüşlüdür. 
Kovandaki tek fonksiyonu ana arının döllenmesini gerçekleştirmektir. Bu dölleme işi de sadece bir tek erkek arıya nasip olur. 
Erkek arı dişi arının yerine getirdiği bal, polen toplama ya da kovan içi hizmetlerin hiçbirini yapamaz. Çünkü vücut yapısı bunlara uygun değildir. 
İğnesi de yoktur bu yüzden sokucu özelliğe sahip değildir. 
İşçi arıların getirdiği bal ve polenle beslenir. 
Sonbahar gelip bal mevsimi bittikten sonra işçi arılar tarafından kovan dışına atılarak ölüme terkedilirler.


Bir Arı Kovanında Ne Kadar Petek Olur? Ne Kadar Bal Çıkar?
Dünyada milyonlarca arı kovanı vardır ve parmak izi gibi birbirine eşit değildir. Alt-üst sınırlar isterseniz;
1-50 petek olabilir.
0-150 kg. bal çıkabilir

Bal
450 gramlık saf balı elde edebilmek için yaklaşık olarak 17.000 balarısının 10 milyon çiçeği ziyaret etmesi gereklidir. Arının yiyecek aramak için ihtiyaç duyduğu ortalama bir gezinti, yaklaşık olarak 500 çiçek ziyaretini gerektirir ve 25 dakika sürer. Bu yüzden 450 gram saf bal elde etmek için arıların 7000 iş saati çalışmaları gereklidir.
Balın ana malzemesi, arıların çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından topladıkları nektarlardır. Arılar nektarı bala çevirirler. Polenlerin ise bal yapımında bir etkisi bulunmaz, arılar tarafından sadece protein ihtiyaçlarını gidermek için kullanılır. 
Çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektar, arıların "bal midesi”denilen organlarında kimyasal bir değişime uğrar ve içinde birçok vitamin ve mineral bulunan ağır şekerli bir sos halini alır. Daha sonra bal, kovandaki hücrelere yerleştirilir.Ve üzerleri mumdan bir kapakla örtülür. Bal petek içindeyken arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvamına gelir.

Petekler Hangi Geometrik Şekle Benzerler?
bal peteği üç boyutlu bir cisim olup altıgen prizma şeklindedir. Altıgen prizma şeklindeki petekler iki tabaka hâlinde olup, bir uçları açık, diğer kapalı uçları ise sırt sırta yerleştirilmiştir. 
Çerçeve yere dik gelecek şekilde yerleştirildiğinde, prizmalar yatay ile 13O’lik bir eğim açısı yapacak şekilde inşa edilmiş olurlar ve bu açı,balın akmaması için yeterli olan en küçük açıdır.
Acaba peteğin kapalı ucunda en az balmumu sarfiyatı için nasıl bir geometri olmalıdır? 
Arılar üç eşkenar dörtgenle kapatma yapmaktaydılar . Eşkenar dörtgenlerin iç açıları 70,5O ve 109,5O olup, üç eşkenar dörtgen çatısı şekli için en ideal matematik çözümü vermektedir. 

Petekler Kare Şeklinde Olsaydı Bal Miktarındaki Değişim Ne Yönde Olurdu?
Derinlikleri aynı olduğu sürece üçgen ve dörtgen hücrelerde de altıgen hücrelerdeki kadar bal depo edilebilirdi. Ancak bu şekillerden çevresi en kısa olan altıgendir. Aynı hacime sahip olmasına rağmen, altıgen hücreler için kullanılan malzeme üçgen veya dörtgen için kullanılandan daha az olacaktır. Bu durumda şu sonuca varılır: Altıgen hücre, en çok miktarda bal depolarken, inşası için en az balmumu gerektiren şekildir. Yani arı, olabilecek en uygun şekli kullanmaktadır. Arıların altı köşeli hücreleri kullanışlı bir tasarımdır. Hücreler birbirine uygun ve duvarları ortaktır. Bu, en az balmumuyla en fazla depolama yerini sağlar. Aynı zamanda bu hücreler çok dayanıklıdır. Kendi ağırlıklarının birkaç katını taşıyabilirler. 

Altıgen ve diğer geometrik şekillerde yapılan petekler karşılaştırılacak olursa, birim hacimde alan kullanımında altıgen peteklerin avantajı daha net görülecektir. En az malzeme ile en fazla depolama altıgen şekil ile yapılmaktadır.



KUŞLAR

 
Kuşlar uzun göçlerde tek başlarına değil, sürü halinde uçmayı tercih ederler. Sürünün "V" şeklindeki uçuşu, her kuşa %23'lük bir enerji tasarrufu sağlamaktadır. 



KUNDUZ



Kunduz yuvası, aynı zamanda oldukça geniş bir barajdır Kunduzun inşa ettiği baraj, suyun önünü tam 45 derecelik bir açıyla keser. Yani hayvan barajını, dalları suyun önüne rastgele atarak değil tamamen planlı bir şekilde inşa etmektedir. Burada ilginç olan günümüz hidroelektrik santrallerinin tümünün bu açıyla inşa edilmesidir. Kunduzlar, bunun yanısıra, suyun önünü tamamen kesmek gibi bir hata da yapmazlar. Barajı istedikleri yükseklikte su tutabilecek şekilde inşa eder, fazla suyun akması için özel kanallar bırakırlar. Kunduzun yaratılışı, yapacağı inşaatçılık işi için özel tasarımlarla doludur 


ÖRÜMCEK

 
Ağ örümü çoğunlukla gece olur. Örülmesi en fazla 60 dakika alır. Ağın ortasında spiral ve yapışkan bir yer vardır. Diğer iplikçikler kurudur. Bir sinek ağa konsa hemen yapışır. Kurtulmak için çırpındıkça daha da yapışır. İkaz iplikçiği ile avın yakalandığını anlayan örümcek gelerek avını zehirler. İkaz iplikçiğinin bir ucu ağa bağlı, diğer ucu ise daima kendisindedir. 
Ağlar, genellikle yere dik vaziyettedir. Maksat, uçan arı ve sinekleri yakalamaktır. Her örümcek türünün, kendisine has ağ örme stili vardır. Ancak dikkati çeken nokta, ağlarda geometrik inceliklerin her zaman varlığıdır. Ağ örme işi örümceklerin, doğuştan kazandıkları bir sanattır. Küçük bir örümcek, daha önce hiç ağı görmemiş ve örmemiş olmasına rağmen büyüklere benzer ağlar örer. 


Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları:
http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/302038-hayvanlarin-matematiksel-becerileri-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html
http://blog.milliyet.com.tr/uzman-baraj-muhendisleleri-kunduzlar/Blog/?BlogNo=374952
http://www.hayvanlaralemi.net/yazilar/kuslar7.php
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%96r%C3%BCmcek

17 Ağustos 2012 Cuma

Öğretimde Kullanılan Görsel İşitsel Teknolojik Araçlar


     Öğretim sürecinde görsel işitsel teknolojik araçları kullanmanın temel amacı öncelikle, gerçekte sınıfa getiremeyeceğimiz objeleri ya da olayları ders ortamına taşımaktır. Fotoğraf, resim, grafik, canlı görüntüler (film), gerçek sesler ve günümüzün teknolojisi bilgisayarlar ile CD ROM veya Internet' ortamında ya da kendi oluşturabileceğimiz yazılımlarla simülasyonlar, animasyonlar sınıf ortamına taşınabilmektedir. Sınıf ortamına taşıdığınız her materyal, çoklu zeka uygulamalarınızda da size yardımcı olacaktır. Sınıf içerisinde kullanabileceğimiz bazı teknolojik araçlar şunlardır:

Projeksiyon:
     Lcd teknojisi ile birlikte gelişmiş bir sistemdir sistem özelliği olarak herhangi bir veri sağlayıcısından aldığı bilgileri televizyon ekranında olduğu gibi bir perde ye yansıtan sistem olarak özetleyebiliriz. İşin daha teknik yönüne eğilmnek gerekirse LCD üzerinde oluşturulmuş olan bir görüntünün ışık kaynağı olarak kullanılan bir projektör vasıtası ile istenilen mesafede bulunan bir ekrana odaklama yöntemi ile ekran görüntüsü elde etme yöntemidir. Geçmişte büyük şirketlerde toplantılarda barkovizyon gösterileri amacı ile kullanılsada artık projeksiyon cihazları hayatımızın her safhasına girmiş durumda. Cafeteryalardan kahvehanelere okullara hatta evlerimize dahi girmiş vaziyette projeksiyon makineleri

Tepegöz projektörleri:

     Önceden hazırlanmış siyah beyaz ya da renkli saydamların yansıtılmasını sağlayan araçtır. Resim , grafik, metin gibi bilgilerin büyütülerek yansıtılmasında kullanılır. En büyük avantajı ders içerisinde yazı tahtası gibi kullanılması yani saydamlar üzerine yazılıp çizilebilmesidir. Öğrencilerde bu aracı kullanarak kendi hazırladıkları yansıları aktif olarak kullanabilirler.


Yazı Tahtası:

     Sınıflarımızda vazgeçemediğimiz en önemli araçlardan bir tanesi yazı tahtasıdır. Basit olarak çizilebilecek grafikler, resimler, dikkat çekilmek istenen başlıklar vb. dersin işleyişi sırasında tahtaya çizilerek görsellikle birlikte akılda kalıcılık sağlanır. Öğrenci yazı tahtası kullanarak aktif duruma gelebilir. yazı tahtası tebeşirli ya da beyaz tahta olabilir beyaz tahta için kullanılan boadmarker kalemlerin kalitesi önemlidir. (kanserojen içeriğe bakılmalıdır). Ya da bunlar dışında akıllı tahta kullanılabilir.


Episkop:

      İçerisine yerleştirilen kitap, dergi, tepegöz saydamı gibi herhangi bir materyalin büyütülerek yansıtılmasını sağlayan bir araçtır. Kitap sayfasının yansıtılması gibi bir üstünlüğü olmasına rağmen, tepegözde olduğu gibi yansıtılan materyal üzerine yazma çizme işlemi yapılamaz. Daha pasif kullanılan bir araçtır


En Önemlisi Bilgisayar:
     Bilgisayarlar eğitimde öğretim, üretim ve iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Bilgisayarlar tek başlarına ya da bir projeksiyon makinesi bağlanarak kullanılabilir. Anlattığımız tüm araçları kendi bünyesinde barındırmaktadır. Video gösterme , ses dinleme, slayt izleme, yazı yazma, animasyon ve simülasyonlarla çalışma özelliklerinin dışında Internet' üzerinden araştırma yapmaya olanak tanıması gibi birçok üstün özelliği ile en çok tercih edilen araç durumunu almıştır. Öğretmenin ve öğrencinin aktif olarak derse katılımı en üst düzeyde sağlanmaktadır.

İntranet (Yerel Ağ) ve İnternet (Uluslar Arası Ağ):
     Bilgisayarların iletişim sağlayacak şekilde, sınırlı sayıda birbirlerine bağlandığı ağ yerel ağ olarak adlandırılmaktadır. Bağlantının tüm bilgisayarlarla yapıldığı ve dünyanın her tarafıyla iletişim kurulduğu ağ yapısı ise Internet'tir. Yerel ağdan bilgiler paylaşılabilir, ortak çalışmalar yapılabilir. İnternet ise araştırmaların en rahat yapılabileceği, bilgilerin kolayca ulaşılabileceği, her türlü görsel işitsel materyale ulaşılabilecek iletişim aracıdır. Öğretmen ve öğrenciler kişisel sayfalarını hazırlayarak çalışmalarını rahatça paylaşabilirler.



Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları: