Sayfalar

29 Aralık 2013 Pazar

Renklerin Hayatımızdaki Yeri




Renkler çoğu kez kararlarımızı etkileyen etmenlerdir. Bununla birlikte kişinin sevdiği ve sevmediği renklere göre kişilik tahlili yapmak da mümkündür. Simdi size kısa bir test

Elbise seçerken, araba alırken, evimizi döşerken fark etmeden seçimimizi neler etkiler? Neden boş boş denizi seyrederken huzur duyar, çiçeklerle bezenmiş bir bahçede ise heyecanlanırız? Neden bazı restoranlarda acele acele yemek yer de hemen kalkarız? Neden sarışın insanlar bizde “dikkat çekici ama havai” izlenimi uyandırır? Hepsinin cevabı aynı: Renkler.

Renklerin, yaydıkları titreşimler yoluyla değişik hormonlar üzerinde farklı uyarıcı etkilerinin olduğu ve böylece ruh halimizi ve bedensel fonksiyonlarımızı etkiledikleri artık kanıtlanmış bir gerçektir. Hatta renklerin etkilerinden hareketle “kromoterapi” denilen bir tedavi yöntemi bile geliştirilmiştir.

KAHVERENGİ ABD de Kansas Üniversitesindeki sanat müzesinde renklerin ziyaretçiler üzerindeki etkileri bir deneyle incelenmiştir. Duvar rengi beyaz olduğunda ziyaretçilerin yavaş hareket ettikleri, daha fazla müzede kaldıkları görülmüş; duvarların rengi kahverengiye döndürüldüğünde ise insanlar daha hızlı hareket ederek müzeden daha çabuk çıkmışlar.

Bu tespit edildikten beri dünyadaki tüm fast-food restoranlarının sandalye ve masaları kahverengiye, duvarları da yakın renklere boyanmıştır. Yiyen hemen kalksın, yeni müşteriye yer açılsın diye. Eğer siz misafir sevmiyorsanız salon takımınızı kahverengi seçebilirsiniz. Konuklarınız, sebebini anlayamadıkları halde erken gitmeye can atacaklardır. Ama misafirlerinizin uzun süre oturmasını, sohbeti sonuna dek götürmesini isterseniz kahverengini salonunuzda, sohbet odanızda pek kullanmayın.

Kahverengi aynı zamanda toprak rengidir ve “mahviyet ve tevazu”yu çağrıştırır. Bu renk giyinirseniz diğer insanlar arasında kaybolur gidersiniz. Amacınız buysa o başka (nitekim çekingen hastalarımın sıklıkla bu renk giyindiklerini görmüşümdür) ama dikkat çekmek istiyorsanız iş toplantılarında sakın kahverengi giymeyin.

Kahverengi aynı zamanda teklifsiz, resmiyetten uzak bir renktir ve bu yönüyle karşınızdakilerin size rahat açılmalarını da sağlayabilir.

KIRMIZI iştah açar. O yüzden dünyadaki büyük gıda firmalarının (Kola ve Fast-Food firmaları gibi) logolarında çok sık kullanılır. Aynı zamanda (adrenalin salgısına yol açtığı için) heyecanlandırıcı bir renk olan kırmızı, kan akışını hızlandırır ve tansiyonu da yükseltir.

YEŞİL ise güven veren bir renktir. Bankalar logolarında bu rengi çok kullanır. Yatak odası için de rahatlatıcı bir seçim olabilir. Ayrıca yeşil rengin üretkenliği arttırdığı gözlenmiştir. Batıda büyük otellerin mutfakları yeşile boyanmaktadır, aşçıların verimi artsın diye. Batıdaki özel hastanelerde de yeşil çok kullanılır, çünkü rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Mide ağrısını da azalttığı tespit edilmiştir.

SİYAH gücü ve tutkuyu temsil eder. Hırsın da ifadesidir. Fonda kullanılırsa karamsarlık verir. Konsantrasyonu en çok arttıran renktir. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı almayan bir odada otururmuş.

MAVİ sakinlik simgesidir. Tansiyonu düşürür. Hastane personeli, polisler, gardiyanlar genellikle neden mavi giyerler sanıyorsunuz? Araplar mavi renkli taşların kan akışını yavaşlattığına inanırlar ve o yüzden nazar boncukları mavi renklidir. Sakinleştirici olduğu için Batıda intiharları azaltmak için köprü korkulukları maviye boyanır. A.B.D.de bir okulun duvarlarının portakal renginden maviye çevrilmesi sonrası çocukların haylazlıklarının azaldığı da tespit edilmiştir.

LACİVERT kozmik bir renktir ve sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği çağrıştırır. Büyük firmalar logolarında bu rengi kullanarak prestijlerini sağlamlaştırmak isterler genellikle.

MOR ise nevrotik, karmaşık bir ruh haline yol açar, bilinç altı korkuları uyandırır. Özellikle hastanelerde hiç kullanılmaması önerilir. Ama maksadınız başkalarını korkutmak, sizden çekinmelerini sağlamaksa kullanabilirsiniz.

PEMBE malum, rahatlatıcı, “her şeyi tozpembe gösteren” bir renktir ve insanların pembe elbiseli kişilere daha kolay ödeme yaptıkları fark edilmiştir. Bu yüzden İngiltere’de çoğu mağazada tezgahtar ve kasiyerler pembe gömlek giyinirler.

SARI mutluluğun, dikkat çekiciliğin ve geçiciliğin simgesidir. O yüzden tüm dünyada taksiler sarıdır ve araba kiralama firmaları da bu rengi çok kullanırlar. Fark edin, kiralayın ama geri getirin diye. Bankalar ise sarı rengi hiç kullanmazlar. “Paralar bizde uzun süre kalsın” dedikleri için. İşyerinize bir gelen bir daha gelmiyorsa koltukların veya duvarların sarı renginden olabilir bu, dikkat edin.

BEYAZ ise istikrar ve saflığı temsil eder. Doktor ve hemşire kıyafetlerinde biraz da bundan tercih edilir. Bazı politikacılar da bu rengi dürüst ve şaibesiz oldukları imajı oluşturmak için kasıtlı olarak kullanırlar.

Bunların yanı sıra, kişinin sevdiği ve sevmediği renklere göre kişilik tahlili yapmak da mümkündür. Simdi size kısa bir test anlatacağım. Ama önce su sekiz renk arasında en sevdiğinizden en sevmediğinize doğru bir sıralama yapın ve 1 den 8’e numaralayın lütfen:

Mavi, Sarı, Kırmızı, Yeşil, Gri, Siyah, Mor ve Kahverengi. (Örnek)

MAVİ sükunet ve sadakat rengidir. Maviyi ilk sırada seçenler hassas ve huzur arayan insanlardır. Hayatları kontrollü, hedefleri bellidir. Problemsiz, üzüntüsüz bir hayat isterler ve bunun için bir çok şeyi feda edebilirler. Tutarlı ve sürtüşmesiz bir beraberlik arzu ederler. Mavi son sıralarda ise tatminsiz olduğunuz ve sizi kısıtlayan şeyleri yıkmak istediğiniz anlamına gelir. Tekdüzelikten nefret ediyorsunuz demektir ama bu yüzden aile ve iş hayatında sürekliliği sağlayamayabilirsiniz.

SARI Sarıyı 2., 3. veya 4. sırada seçenler iyimser kişilerdir ve geçmişe değil daima ileriye, geleceğe ve umutla bakarlar. Hayatı kolay görür, problemleri pek kafaya takmaz, kolay endişelenmezler. Ama bu tembel oldukları anlamına da gelmez. Sürekli olmasa da sıkı çalışma dönemleri vardır. Hele sarıyı ilk sırada tercih ettiyseniz bu sizin çok hırslı ve sürekli zevk ve mutluluk arayan birisi olduğunuzu gösterir. Sarı renk hayli geri tercihlerde kaldıysa ümit ve hayallerinizi kaybetmiş, kendinizi reddedilmiş, bahtsız hissediyorsunuz ve içe dönmüşsünüz anlamına gelir.

KIRMIZI arzu ve enerji demektir. İlk sırada kırmızıyı tercih edenler dürtüsel davranan, kazanmak isteyen, enerjik kişilerdir. İyi bir lider olurlar. Beklentileri yüksektir ve hayatı dolu dolu yaşamak isterler. Kırmızı 7. veya 8. sırada kalmış ise yaşama sevinci ve macera arzusu çok az demektir.

YEŞİL sebatkarlık, tutuculuk ve değişime direnç anlamındadır. İlk sırada tercih edilmişse, siz inatçı, sahiplenici ve hayli bencilsiniz demektir. Başarma hırsınız fazladır, kıymetli şeylere sahip olmak, hatta onları biriktirmek meyliniz olabilir. Tanınmak ve başkalarını etkilemek istersiniz ama başarısızlık ve kayıp ihtimalleri sizi çok üzer. Yeşil son sıralarda kaldıysa benliğiniz incinmiş, gururunuz kırılmış demektir. Buna bağlı olarak da tenkitçi, alaycı ve dik başlı olabilirsiniz.

GRİ nötr bir renktir ve zıtlıklar arasında orta noktayı bulma isteğini temsil eder. Gri ilk tercihiniz ise, hiç bir yere angaje olmadan bağımsız kalmak istiyorsunuz demektir. Fikir ve duygularınız her an değişebilir. Bir gurupta “erimekten” nefret edersiniz. Yapan değil izleyen olmayı tercih edersiniz. Griyi son sıraya bırakanlar ise tersine paylaşmayı seven, bir guruba katılmak isteyen, arzulu, hevesli insanlardır. Bu kişiler hedeflerine ulaşmak için her yolu denerler.

SİYAH “hayır” demektir. Bu rengi ilk sırada seçen kişi (ki bu nadir görülür) kaderine isyan ediyor demektir. Siyah ikinci seçim ise, idealiniz, tutkunuz uğruna her şeyden vazgeçebilirsiniz. Eğer ilk tercih sarı, ikinci tercih siyah ise, kişi hayatında köklü değişiklikler yapmak üzeredir. Normalde siyah son sıralarda seçilir ve bu, kişinin kaderiyle barışık olduğuna işarettir.

MOR ise iç çatışmaları simgeler. Özellikle de dürtülerinizle sükunet arayışı veya hükmedicilikle boyun eğme hisleri arasında çatışma yaşadığınızı gösterebilir. Moru ilk sıralarda tercih edenler mistik ve büyüsel arayışlar içindedirler. Zihinsel olarak tam olgunlaşmamışlardır. Hayal dünyasında yaşarlar. Mor genellikle son sıralarda tercih edilir ve olgunlaşmış bir yapıya, gerçeklerle yüzleşebilen bir kişiliğe işaret eder.

KAHVERENGİ fiziksel iyilik rengidir ve sizin kendi sağlığınıza gösterdiğiniz ilgiyi simgeler. Eğer kahverengiyi orta sıralara (4., 5.) koymuşsanız sağlığınız ve bedeninizle sadece gereği kadar ilgileniyorsunuz demektir. Bu da iyiye alamettir. Hastalık evhamı olanlar, kendini fazla dinleyenler ise kahverengiyi ilk sıralarda tercih ederler. İlk tercihiniz bu renkse hayli huzursuz ve endişelisiniz demektir. Kahverengiyi ilk üç sırada tercih edenler aynı zamanda güvenli bir çevre arayışında olurlar. Mesela mülteciler genellikle bu rengi ilk sırada tercih ederler.

Kahverengi son sırada olduğu takdirde ise, tersine, sağlığınızla gereği kadar bile ilgilenmiyorsunuz anlamına gelir. Sandığınız kadar sağlıklı olmayabilirsiniz. Çabuk bir check-up yaptırın.
 




Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları:
http://kendimegel.tr.gg/Renkler-ve-Etkileri.htm
http://www.renklerinanlamlari.com/renklerin-anlamlari.html
http://www.acibademmedya.com/blog/renklerin-anlamlari-ve-insan-uzerindeki-etkileri/
http://vrlosilepa.wordpress.com/renkler-ve-anlamlari-2/

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Matematik Hikayeleri


Sayma Sayıları
Waclaw Sierpinskinin bir seferinde herhangi bir nedenle yeni bir eve taşınması gerekmişti. Karısı matematikçinin hafızasına fazla güvenmediği için, bütün eşyaları ile birlikte sokağa çıktıklarında şöyle demiş:
- Şimdi ben taksi çağırmaya gideceğim, bu arada sen de bu on sandığın başında bekle.
Karısı gitmiş ve matematikçiyi hafifçe dalmış, kendi kendine mırıldanır halde bırakmış. Birkaç dakika sonra karısı taksiyle birlikte döndüğünde, Bay Sierpinski (belki de gözünde küçük bir pırıldamayla) demiş ki:
- On sandığımız olduğunu söylemiştin ama ben sadece dokuz tane saydım.
- Hayır, ON tane var!
- Hayır, say bak: 0, 1, 2, …


Hayatımızda 1 ve 0'ın Önemi 
1982 yılı Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi 2.sınıf öğrencileri yüksek matematik dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken, sert görünümlü hoca kapıda beliriyor, içeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir bir rakamı yazıyor. Ve şöyle ekliyor. Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey. Daha sonra bir in yanına bir de sıfır ekliyor ve şöyle diyor: Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik 1′i 10 yapar. Bir 0 daha ekliyor Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz. Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek… disiplin… sevgi… Eklenen her yeni (0)'ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor öğretmen Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1) i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca yorumunu patlatıyor: Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir. 

HARDY ve RAMANUJAN
Ramanujan Putney’deki bir hastanede ölüm döşeğinde yatarken Hardy onu ziyarete giderdi. O gün de her zamanki ulaşım aracı olan taksi ile gitmişti. Ramanujan’ın yattığı odaya girdi. Hardy, konuşma başlatmaktaki her zamanki beceriksizliği ile muhtemelen daha selamlaşmadan ve mutlaka ilk söz olarak:
- Geldiğim taksinin numarası 1729′du. Bana çok alelade bir sayı gibi geldi.
dedi. Ramanujan’ın buna yanıtı şuydu:
- Hayır Hardy!.. Hayır Hardy!.. Çok ilginç bir sayı. İki küpün toplamı olarak iki ayrı şekilde ifade edilebilen en küçük sayı.


Satrancın Hikayesi
Satrancın ilk kez MS. 570 yıllarında Hindistan'da oynandığını biliyoruz. Daha önce Çin'de de bu oyunun oynandığı rivayet ediliyor. Rivayet olunur ki bunu bulan Brahman rahibi Şah'a bir ders vermek istemiş. ''Sen ne kadar önemli bir insan olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın'' demek istemiş. Şah bu durumdan memnun görünmüş, ''Peki, oyunu ve dersini beğendim. Dile benden ne dilersen'' demiş. Rahip bu olay üzerine Şah'ın alması gereken dersi hala almadığını düşünerek ''Bir miktar buğday istiyorum'' demiş. ''Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday istiyorum. İkinci karesi için iki buğday istiyorum. Üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede, bir önceki karede aldığımın iki misli buğday istiyorum. Sadece bu kadarcık buğday istiyorum'' demiş. Şah, kendisi gibi yüce ve kudretli bir şahtan isteye isteye üç beş tane buğday isteyen bu rahibin, küstahlığa varan alçak gönüllülüğüne sinirlenmiş ve ona bir ders vermek istemiş. ''Hesaplayın. Hak ettiğinden bir tane fazla buğday vermeyin'' demiş. İnce hesap; Hesaplamaya ilk kareler kolay gitmiş.
1. Kareye bir buğday,
2. Kareye iki buğday,
3. Kareye dört buğday... 
Ancak 10. Kareye gelindiğinde 1023 buğday vermeleri gerekiyor. Bu yaklaşık bir avuç buğdaya karşılık gelir; hesabın hep böyle gideceğini, hep rahibe böyle üç beş buğday vereceklerini zannediyorlardı.
Zaten 15. Kare yalnızca 1.5 kilo buğday vereceklerdi.
25. Kareye gelince 1.5 ton olduğunu görmüşler ama fazla heyecanlanmamışlar.
Oysa; 31. Kareye gelince, bu işin şakası olmadığını anlamaya başlamışlar. Çünkü vermeleri gereken buğday 31. Karede 92 tonmuş.
49. Kareye geldikleri zaman 24 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu ise Türkiye'nin bir yıllık buğday üretiminden fazla.
54. Kareye geldiklerinde ise 771 milyon ton buğday vermeleri gerekiyor. Bu da dünyamızın bugünkü ölçülere göre bir buçuk yıllık buğday üretimi.  ''Madem başladık hesaplara devam edelim'' deyip bitirmişler. 
64. kare de tamamlandığında bugünkü ölçülerde dünyanın 1500 yıllık buğday üretimini rahibe vermeleri gerektiği ortaya çıkmış. Bu hikayenin sonu bilinmiyor. Rahip bir miktar buğdaya razı olup gitti mi, yoksa  Şah'tan iyi bir azar mı işitti bilmiyoruz. Satrancın günümüzden yaklaşık 1300 yıl önce bulunduğunu ve eskiden de dünyanın yıllık buğday üretiminin bugünden az olduğunu göz önüne alırsak bu borcumuzu hala ödemediğimiz anlamına gelir.
Bu upuzun ifadelerle anlattığımız sayının matematik dilindeki ifadesiyle anlatımı şöyledir;
1+2+22+23+24+...+264 = 265 - 1 = 18 446 744 073 709 551 615

Bu Konuyla İlgili Yararlanacağınız Web Sayfaları: